Anneler evlatlarını yetiştirirken; onlara bağımlı değil, bağlı olmalı. Çocuklarına bağımlı olan anneler; oğullarının evlendiklerini kabullenmekte güçlük çekiyorlar ve onların evliliklerini etkileyebiliyorlar.

Teknoloji ilerlemiş, aldatmalar artmış, kadınların maddi olarak güçlü olmaları özgüvenlerini artırmış olsa da; hâlâ daha boşanma sebepleri arasında, çok klasik olan 'Kaynana ile geçinememe' başı çekiyor... Çocuklarına bağlı değil, bağımlı olan anneler; oğullarının evlendiklerini kabullenmekte genellikle güçlük çekiyor. US Psikiyatri Enstitüsü'nden Uzman Psikolog Seliyha Dolaşır, kronikleştiği zaman hem psikolojik, hem de diğer sağlık sorunlarına yol açabilen gelin-kaynana sorunları ile ilgili sorularımızı yanıtladı...

Bir anne; çocuğunun sevdiği insanı olduğu gibi kabul ederek, çocuğunun seçimine saygı duyarak, çocuğunun mutluluğunu isteyemez mi? Neden sürekli bir eleştiri halindedirler?
Evlilikle birlikte her iki taraf için de yeni bir dönem başlar. Bu dönem, kadın ve erkeğe yeni roller ve statüler kazandırır. Kazanılan bu roller ve statüler gereği çiftlerin bireysel ve evlilik yaşamlarına direkt etki edecek yeni akrabalık bağları oluşur. Bu da sağlıklı ve iyi ilişkiler kurması gereken yeni akrabalar, özellikle de yeni ebeveynlere (kayınbaba- kayınvalide) sahip olmak anlamına gelir. Anne ve babalar içinse annelik ve babalık rollerinin yanına kayınvalide ve kayınbaba rolleri eklenir. Bu anlamda hem yeni evli çiftlere, hem de yeni evli çiftlerin ebeveynlerine görevler düşmektedir. Çünkü çoğu durumda aile büyüklerinin çocuğundan kopamaması veya çevreyi kontrol etme, gücü elinde tutma alışkanlığı, yeni evli çiftlerin evliliklerinde ilişki bağını kurmalarını zorlaştırır. Özellikle annelerin çocuklarıyla bağlılık ilişkisi yerine bağımlılık ilişkisi kurma eğilimi, evlatları evlendikleri zaman onlardan kopamamaya sebep olmaktadır. Bu da erkeğin evliliği ile üstlenmesi gereken eş rolünün gerekliliğini yerine getirememesine neden olur. Çünkü oğlunun evliliğinin bağımsızlaşması, eşi ile olan ilişkisinin ve bağının güçlenmesi; anne için otoritenin ve gücün kaybı anlamına gelmektedir.

KABULLENMESİ İKİ YILI BULUYOR

Annenin oğlunun artık yeni bir yuvası olduğunu kabullenmesi ne kadar sürer? Anneler bunu hiçbir zaman kabullenemezler mi?
Zaman vermek çok güç olmakla birlikte yeni kurulan ailelerde ilk iki yıl; yeni rollere (eş-gelin-damat) uyum, kaynak aileyle ilişkilerin düzenlenmesi, biz olma becerilerinin geliştirilmesi, birlikte yaşamaya alışma gibi birçok yeni zorlu görevin oturtulduğu yıllar olmaktadır. Buradan hareketle bu süre, hem yeni kurulan aile üyeleri için, hem de kaynak aile üyeleri için adaptasyon ve yerleşme zamanı olarak öngörülebilir.

Gelin-kaynana arasındaki sorunların temelinde hep aynı nedenler mi yatıyor? Emek vererek büyüttüğü oğlunun bir anda başka bir kişiye bağlı olmasını mı kabul edemiyor anneler?
Özellikle çocuğuyla bağımlılık ilişkisi kurmuş, kendilik değerini çocuğuyla kurduğu iç içe geçmiş ilişkiden alan, kendi dünyasını çocuğunun ihtiyaç ve taleplerini karşılama üzerine inşa etmiş annelerde bu durum daha fazla görülmektedir. Oğlunu bir başka kadınla paylaşamadığı gibi, çocuğunun evden ayrılmasıyla birlikte büyük bir boşluğa düşer ve zihin uğraşları bu sefer oğlunun evliliğine, mutluluğuna, rahatına kayması söz konusu olabilir. Bir de aile içinde çocuk yetiştirme ve ebeveynlik rollerinde dominant duruş sergileyen, kontrolcü, mükemmelliyetçi ve ilişkileri manipülasyon üzerine kurmaya alışkın karakteristik özellikler gösteren anneler de aynı tavrı sürmeye çalışmaktadırlar. Bu durum da sorunların oluşmasına zemin hazırlar.

Eğitim ve kültürün çatışmalarda etkisi nedir?
Eğitim seviyesi yükseldikçe kayınvalide rolünün gereklilikleri ve sınırlarının şeklinin değişmesi söz konusu olmakla birlikte; unutulmaması gereken en önemli şey, kilit noktanın kayınvalidenin baskın karakteristik özellikleridir. Çünkü ataerkil aileden gelmiş, eğitim seviyesi düşük, kendini bir evin hanımı ve annesi olarak değerli gören ve öyle var olmuş nice annelerin yanı sıra; sosyal statüsü yüksek, hayatta ekonomik güç elde etmiş, eşiyle ilişkilerin- de demokratik tutumlar sergileyen anneler de baskın karakteristik özelliklerinden dolayı gelinleriyle kurdukları ilişkide yıkıcı ya da yok sayıcı olabilmektedir. Ama eğitim düzeyinin yüksekliği çatışma çıkarma ya da çatışmayı sağlıklı bir şekilde yönetebilme noktasında insanlara avantaj sağlar.

SINIRLARINIZA SİZ SAHİP ÇIKMALISINIZ

Eğer iki ailenin arasında sosyo-ekonomik ve kültürel olarak bir uçurum varsa, tartışmalar çıkmaması için ne yapılmalı?
Çoğu çatışma, olay bazlı ortaya çıkıyormuş gibi olsa da büyük pencereden bakıldığında iki ana eksen etrafında toplanmaktadır: O ya da bu nedenle aileler arasındaki iç içe geçmişlik ile kişisel sınırların ihlal edilmesi. Gerek sosyo-ekonomik, gerek kültürel farklılıklar iki kaynak aile arasında gözle görülür düzeyde ise, her iki ailenin de yeni kurulan aileden beklentilerinin de farklı olması söz konusu olacaktır. Burada kişisel ihlallere izin vermemek ve sınırlara sahip çıkabilmek, saygılı-mesafeli bir ilişki ile sağlanabilecekse tabii ki bu da bir çözümdür.

Nerede yaşanacağına, evin döşenmesine, gelinliğe, damatlığa, düğün yeri seçimine, düğün konsepti seçimine ailelerin karışması kalp kırmadan nasıl engellenebilir?
Yeni evlenecek çiftlerin yaşanacak yer, alınacak eşyalar, düğün yeri gibi konulardaki seçenekleri kendi içlerinde konuşmaları, alternatifleri kendi içlerinde değerlendirmeleri ve uzlaştıkları son noktada aile büyüklerinin fikrini almaları uygun bir yol olabilir.

SAVUNMAYA GEÇMEDEN SORUNU ÇÖZMEYE ÇALIŞIN

Anne oğlunu gerçekten paylaşamaz mı? Böyle durumlarda erkek arada mı kalıyor? Erkeğin eşinden taraf olması doğru mu?
Böyle bir durumda en hassas görev erkeğe düşmektedir. Öncelikle durumu objektif olarak değerlendirebilmesi, taraf tutmadan iyi niyetle de olsa yapılan sınır ihlallerini tespit edebilmesi ve eşiyle annesini karşı karşıya getirmeden çatışmayı yönetebilmesi önemlidir. Çoğu evliliklerde, kaynağı aile tabanlı irili ufaklı çatışmaların var olduğu bilinen bir gerçektir. Çatışma yönetimi sağlıklı olabilen ailelerde büyük krizler oluşmadan, ilişkiler büyük yaralar almadan belli bir saygı çerçevesinde götürülebilir. Gerek erkeğin ailesinden, gerek kadının ailesinden kaynaklı çatışmalarda çiftlerin savunmaya geçmeden karşılıklı konuşabilmesi, sorun odaklı değil çözüm odaklı bir şekilde konuyu ele alması ve uzun vadede evliliği yıpratabilecek tutumları tespit ederek bunlarda el ele vererek kaçınmaya çalışması gerekmektedir.

Didem Seymen Sabah