Özgür Özel ve değişim rüzgarlarına CHP’li belediyelerden darbe!

Abone Ol

Türkiye siyasetinde uzun zamandır eksikliği hissedilen güçlü ve sağduyulu muhalefet anlayışı, Özgür Özel ile yeni bir boyut kazandı. Yerel seçimlerden sonra yaptığı etkileyici konuşma, siyasetin sadece eleştiri ve çatışma üzerine kurulmadığını gösterdi. Halkın hislerine dokunarak yapıcı bir tavır sergilemesi, hem muhalefetin yapısına hem de ülke siyasetine yeni bir soluk getirdi. Özel, seçim başarısını mütevazı bir şekilde karşılarken, kutlamaların tonunu düşük tutarak birlik içinde ilerlemenin önemine vurgu yaptı. Bu tutum, Türkiye’nin siyaset sahnesinde bir değişimin habercisiydi.

Muhalefetin uzun yıllardır sadece eleştiriyle sınırlı kalması, iktidarın tabanını güçlendiren bir etken olmuştu. Oysa gerçek muhalefet, doğru olanı takdir ederken yanlışları incelikle eleştirerek halkın gözünde güven uyandırabilmekti. Özgür Özel, seçim gecesi yaptığı konuşmada bu anlayışın en iyi örneğini sergiledi. Sözleri sadece bir retorik değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir eylem planı içeriyordu.

Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı ile milli meselelerde bir araya gelme tavrı, halk arasında güven duygusunu pekiştirdi. Farklı görüşlere sahip olunabileceğini ancak ülke menfaatleri söz konusu olduğunda bir arada hareket edilebileceğini göstermesi, toplumda “muhalefet sadece karşı çıkmak değil, gerektiğinde çözüm aramaktır” anlayışını güçlendirdi. Bu yaklaşım, demokratik yapının kökleşmesi adına oldukça değerli bir adımdı.

2002’den bu yana iktidarda olan AK Parti’nin her seçimi kazanmasında, muhalefetin eksikliklerinin büyük rol oynadığı bilinen bir gerçek. Sağlam, etkili ve samimi bir muhalefet anlayışının eksikliği, AK Parti’nin siyasi sahada tek başına kalmasına yol açtı. Ancak uzun iktidar dönemi, partide “güç zehirlenmesi” olarak adlandırılan bir etkiye neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıkça dile getirdiği “metal yorgunluğu” bu durumu ifade eden bir kavramdı. Halkın, yerel seçimlerde sandıkta net bir mesaj vererek değişim çağrısı yapması, iktidarın da bu yorgunlukla yüzleşmesini sağladı.

Ancak Özgür Özel’in liderliğinde muhalefette esen bu değişim rüzgarları, maalesef bazı CHP’li belediyelerin skandallarıyla sekteye uğradı. Seçimden kısa bir süre sonra bazı belediyelerde yolsuzluk ve terörle bağlantılı olayların ortaya çıkması, halkın güvenini sarstı. Belediyeciliğin halka hizmet olduğunu unutan bazı başkanların suçlara karışması sonucunda kayyum atanması, muhalefetin itibarına ciddi bir darbe vurdu.

Yolsuzluk iddialarına bakıldığında, bu konuda geçmişte de birçok AK Partili belediye hakkında söylentiler olduğu, ancak bunların üzerine gidilmediği biliniyor. Hatta kısa bir dönem geriye gittiğimizde yapılan yolsuzlukları sırf dile getirdiği için AK Parti ile seçimi kazanan Nevşehir Büyükşehir Belediye Başkanı Rasim Arı’nın hızlı bir şekilde görevden nasıl alındığına (istifasının istendiğine) hepimiz şahidiz. Maalesef bunun gibi verebileceğimiz onlarca örnek var. Tüm bunların cevabını zaten millet sandıkta verdi. Bugün insanların CHP belediyelerine atanan kayyuma verdiği tepki de tam olarak bu aslında. Bugüne kadar yapılan yolsuzluk ve haksızlıklara karşı devlet aynı tutum içinde olsaydı, eminim bugün soruşturmaya alınan belediye başkanlarına kayyum atılmadan, millet onları tutup sandalyelerinden kaldırdığı gibi atardı. Adalet sadece kendi çıkarlarımız için kullanabileceğimiz bir şey değildir.

Her seçim sonrası milletin vermek istediği mesajı anladık deyip hiçbir icraat yapmamak konusundaki bu tutum da milleti olumsuz etkilemiştir.

Elbette bir belediyenin terör ile bağlantılı bir şekilde anılması ne tasvip ne de kabul edilir. Meselenin terör bağlantıları olduğunda durumun çok daha ciddi bir boyutta olduğunun bilincindeyiz. Teröre destek verilmesi, ülkenin birlik ve beraberliğine zarar verir ve hiçbir şekilde tolere edilemez. Bu noktada adaletin sağlanması elzemdir.
Lakin Adalet ve Kalkınma Partisi adını alan AK Parti için her konu ve koşulda kendi içerisindeki adaletsizlikler karşısında bile, “adaletin gecikmesi dahi adaletsizlik” olarak algılanmalıdır.

Milletin beklentisi budur!
Böyle olayların önüne geçmek için seçimlerden önce hem partiler hem de devletin adayları titizlikle araştırması gerekir. Partiler, adaylarını belirledikten sonra ilgili kurumlar tarafından sicil temizliği raporu almalıdır. Bu süreç işletilseydi, bugün yaşanan bu skandallarla uğraşılıyor olmayacaktı. Bu şekilde hem muhalefet hem de devlet işini doğru yapmış olurdu.

Ben adaletin her zaman hakkıyla tecelli etmesi gerektiğini savunuyorum. Çünkü adalet, mülkün temelidir. Adaletin olmadığı bir yerde hiçbir başarı öngörülemez. Siyasi partiler ve yöneticiler, halkın güvenini kazanmak için önce bu ilkeye bağlı kalmalıdır.

Türkiye, fikirlerin özgürce ifade edilebildiği ve çoğulcu bir demokrasiye sahip bir yönetim anlayışına sahiptir. Ancak bunun kötüye kullanılması kabul edilemez. Sayın Özgür Özel’in yeniden güven kazanabilmesi için özellikle CHP’li belediye başkanlarını bir araya toplayarak, partiye zarar veren bu tür olaylar konusunda ciddi bir şekilde uyarması kaçınılmazdır. Ancak bu yanlışlara son verildiği takdirde, Özel güven tazeleyebilir. Kendisinin, toplumu yakından ilgilendiren hassas konularda dik bir duruş sergileyerek başarıya ulaşmasını temenni ediyorum.

Saygılarımla,
Saadet Koral