Her dile gelen kelimenin niçin ve neden ötürü söylenebileceğini düşünebilen bir insanın, doğru söylemeyip hakka taraftar olmayıp, batıla taraftarlık ettiği takdirde muaheze edileceğini, hesaba çekileceğini bile bile bu tür davranış bozuklukları ile yol almaya çalışan bir birey olma yolunda ilerlemesi bize, “ticarette ahlak ve insanda edep” kavramından tamamen uzakta olup o kişiye edepli demek mümkün değildir dedirtiyor.
Genellikle günümüzde ahlakın olduğu yerde iyi bir ticaret olmuyor veya ticaretin olduğu yerde ahlaka yeterince riayet edilmiyor. Esasında bu iki kavramı barıştırmak ve bir daha ayırmamak gerekir.
Yapılacak işlerde başarılı olmanın sırrı, ahde vefa, sadakat, kanaat ve dürüstlük gibi ahlak ölçülerine bağlı hareket etmekte gizlenmiştir.
Kötü niyeti uğruna utanmayı unutup çıkar sağlayacağım diye merhamet, şeref ve haysiyetini feda etmemelidir. Günümüzde toplum bireyleri bencilleştikçe, ticaret ve ahlakın yan yana gelmesi zorlaşmıştır.
Yola çıkarken sorumluyum deyip yolun sonunda bir çuval inciri berbat eden karakterler, sadece kendilerinin değil yola çıktıkları insanların da kul hakkına girmektedir.
İnsan iç yüzünün aynasıdır demişler! Aynayı dışarı yönden kendisine çevirip, kendi gerçeği ile yüzleşmeye cesareti olmayanlar ise edepsizliğe başvurmayı kendilerine çıkış yolu edinmekteler.
Halbuki hepimiz çok iyi biliriz ki lafla peynir gemisi yürümez.
Hele ki kul hakki ile hiç yürümez.
Unutmayalım ki, vicdan tüm yasalardan üstündür ve Allah’ın kalbimizdeki sesidir.
Ticarette ise ana ilke DÜRÜSTLÜKTÜR! Bir şeyini kaybeden sadece onu kaybeder, dürüstlüğünü kaybeden ise her şeyini kaybeder.
Çünkü dürüstlük Müslüman kimliğinin ziynetidir!
Yüzyıllar önce dürüst ve güvenilir Müslüman tüccarlardan etkilenerek gayrimüslimler, İslam’ı seçerdi.
Şimdi ise içlerimizi burkan cümleler ile karşı karşıyayız.
“Müslüman'mı ya da Türk'mü, aman dikkat! Güvenmeyin!”
Biz hangi ara bu kadar bozulduk?
Hangi ara bu denli değerlerimizi yitirdik?
Hâlbuki bizim toplumumuza baktığımızda Müslümanlık; ahlaklı, faziletli ve olgun insan demektir.
İslam ticaret hukuku, çerçevesinde hür iradeyi tam yansıtmayan hileli ne var ise hepsini men etmiştir.
Özellikle Hz. Muhammed ve eşi Hatice’nin hayatlarını kazandıkları ticarete İslam’ın olumlu bakışı, diğer dinlerde ve felsefelerde çoğunlukla kötülenen bu mesleğin en şerefli meslek sayılmasını ve Müslüman toplumlarda uluslararası düzeylerde gelişmesini özendirmiştir.
Unutmayalım ki Mekke Arap yarımadasının dini ve ticari merkezi konumunda idi.
Maalesef günümüzde hak ve adalet ilkesinden uzak, kısa vadeli çıkara dayalı ve güçlüden yana ticari ilişkiler, toplumun yozlaşmasına sebebiyet vermektedir.
Bu gidişata hep birlikte dur diyerek bir yerlerden başlamanın zamanı gelmiş hatta geçmektedir.
Bu konuda özellikle toplumun önde gelen kurum ve kuruluşlarının daha duyarlı olup, ticari ahlak konusunda sıkça konu başlıkları belirleyerek tüm girişimcileri bu anlamda bilgilendirmeleri kaçınılmazdır.
Özünden uzaklaşan her şeyin bozulmaya mahkûm olduğu bilinciyle hareket edilerek bu durumu hep birlikte iyileşmeye doğru getirmemiz gerekmektedir.
İyi bir ticaret ahlakının oluşturulması için neler yapılmalıdır konusunda ki benim naçizane önerilerimi birkaç başlık ile siz değerli okuyucularım ile paylaşmak isterim.
- Öncelikle şahsiyetli kişiler ve kadrolar yetiştirilmeli
- Ekip çalışması ile organizeler veya güçlü oluşumlarla birlikte hareket imkânları oluşturulmalı
- Çalışmalarda ve iş birliklerinde hak ve hukuk konularına gereken önem verilmeli
- Yapılanmaların sorumluları veya kurucuları son derece adil ve şeffaf davranmalı. İnsanlara verilen sözler yerine getirileceği zaman aykırı hareket edilmemeli. Hedefine ulaşmak için iş birliği içinde bulunduğu insanları kullanmamalı! (Konuşulan her söz yerine getirilmeli)
- Sadece sermayenin olması yetmez projeler ve maliyetler iyi hesap edilmeli ve hedeflenen sektörlere bu net bir şekilde bildirilmeli
- Tarafların birbiri ile yapılacak tüm görüşmelerde sağlıklı bir şekilde iletişimde olmaları.
- Ticari ahlakta olmazsa olmaz dediğimiz güven ve dürüstlük kaçınılmaz olmalı! Bu ikisi ticaretin temel taşıdır. Bizleri başarıya getirecek iki güçlü silahtır!
Tüm bunları gerçekleştirmeden ümitvar olamayız!
Önce edep, ahlak ve sonra ticaret!
Nasıl insanlar verimi arttıracak teknolojiyi geliştirdikçe bereket inancından uzaklaştıysa, ahlaki değerleri hiçe sayarak ticaret yapanlarda ticarette zayıflıyor.
Oysaki bereket kavramı tüm toplumlarda görülen bir vakadır. Ancak teknolojik gelişmelere paralel bicimde bu inanç zayıflamıştır.
Kur-an bereket düşüncesiyle insanları Allaha iman etmeye, helal kazanç ve ortak değerleri korumaya teşvik etmektedir.
Herkese bol bereketli helal kazançlar dileyerek yazıma son veriyorum.
Saygılarımla,
Saadet KORAL