Ortadoğu uzun süredir adeta fokurdayan bir kazan misali çatışmaların, karmaşanın ve derin hesapların sahnesi haline gelmiş durumda. Bu ateşi Türkiye’nin sınırlarına kadar taşıyarak ülkemizi bu karmaşaya çekmeye çalışanlar sayısız oyun ve manipülasyonla karşımıza çıkıyor. Ancak bu girişimlere en güçlü cevaplardan biri, geçtiğimiz günlerde Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıyla verildi. Devlet aklının bir yansıması olan bu güçlü mesaj, Türkiye’nin birliğine ve geleceğine kast eden tüm unsurlara yönelik önemli bir uyarı niteliğindeydi.
Bahçeli’nin konuşması, Kandil’den dış güçlere kadar birçok kesime ulaşırken, sosyal medyada yapılan bazı olumsuz yorumlar ne yazık ki bu mesajın ülke içinde tam olarak anlaşılamadığını gösterdi. Oysa ki, konuşmanın hemen ardından TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı, Bahçeli’nin değindiği tehlikelerin ne denli somut olduğunu bize tekrar hatırlattı. Bu noktada, büyük devlet adamı Aliya İzzetbegoviç’in “Unutulan soykırım tekrar yaşatılır,” sözü tam anlamıyla yerini buluyor. Sadece soykırımlar değil, tarihte unutulan her acı ve gaflet de yeniden karşımıza çıkabilir. Bu yüzden, unutmamak ve gaflete düşmemek, geçmişteki hataların gelecekte tekrar yaşanmasını engellemek adına hepimizin sorumluluğudur.
Ortadoğu’daki çatışmaları Türkiye’ye çekmeye ve bizi bölerek başarı sağlamaya çalışanlar en büyük kozlarını Kürt halkına verdikleri sahte vaatlerle buluyorlar. Irak ve Suriye’de kök salmaya çalışan bu güçler, Kürtlere bir devlet vaadi sunarak halkları birbirine düşürüp kendi çıkarları uğruna kullanmayı amaçlıyor. Bu senaryoyu geçmişte defalarca gördük ve biliyoruz ki bu vaatler hiçbir zaman gerçeğe ulaşmadı. Tam aksine, bu vaatler doğrultusunda kullanılanlar işleri bitince bir kenara itildiler. Bu aldatmacalar bize tarihsel bir sorumluluk yüklüyor: Bu tuzakları tanımalı ve bir daha bu oyunlara gelmemeliyiz.
Bahçeli’nin konuşması, “yorganı kaldırıp yakması” benzetmesiyle özetlenebilecek netlikteydi. Türkiye’deki her kesimi tavrını açıkça ortaya koymaya davet eden bu açıklama, Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesini kararlılıkla sürdüreceği ve bu konuda asla taviz vermeyeceği mesajını net bir şekilde ortaya koydu. Artık herkes nerede saf tutacağına karar vermelidir; birlik ve beraberliğimizi korumak adına her zamankinden daha güçlü bir duruş sergilemek zorundayız.
Bu sürecin en güzel yanı ise, muhalefet partilerinin de bu duruşa destek vermesi oldu. Uzun zamandır millet olarak ihtiyaç duyduğumuz tablo tam da buydu. Tüm dünya böylece bir gerçeği gördü: “Türk milleti için söz konusu vatan olduğunda gerisi sadece bir teferruattır.”
Millet olarak bugün bize düşen en büyük görev, Sayın Bahçeli’nin milliyetçiliğinden şüphe duymayan ve ülkesine adanmış bu liderin çağrısına kulak vermektir. Türkiye’nin sınırlarının güvenliği ve halkının birlik içinde olması, ülkenin birliğine kast eden her türlü tehlikeye karşı yekvücut durabilmemize bağlıdır. Şimdi, her zamankinden daha fazla kenetlenmeye, birbirimize ve devletimize olan inancımızı yenileyerek güçlü adımlar atmaya ihtiyacımız var.
Özetle, Sayın Bahçeli’nin yaptığı bu açıklama, Türkiye’nin yurt içi ve yurt dışındaki tüm tehditlere karşı net bir duruş sergileyeceğini ve bu duruşun milli birlikle desteklenmesi gerektiğini işaret ediyor. Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde tüm tehditlerin üstesinden geleceği inancıyla, bu birlik ruhunun daim olmasını diliyorum.
Saygılarımla,
Saadet Koral