Değerli okurlarım bildiğiniz üzere Hollanda’da hükûmetin düşmesiyle yeni bir secim arenasına giriyoruz.
Kasım ayında Hollanda’da gerçekleşecek olan genel secimler öncesi yavaş yavaş milletvekili listeleri açıklanmaya başladı.
Tamda bu esnada daha önce Denk Partisinden Veenendaal Belediyesinde meclis üyeliği yapmış ve aynı zamanda partisine de emek vermiş Yasin Makineli kardeşimizin sosyal medyada yapmış olduğu bir paylaşım bende dahil hepimizi üzdü.
Seçim dediğimizde aklımıza gelen tek şey elbette demokrasidir.
İnsanların nerede olursa olsun fikir ve düşüncelerini özgürce dile getirmeleri, özellikle bulundukları parti içerisinde demokratik hakları çerçevesinde bunu yapmaları gayet olması gereken bir eylemdir. Bu durum ise sizi seçenlere karşıda, onların sesinin parlamentoda sizin aracılığınızla yükselmesi ve haklarını doğru bir şekilde temsil edebilmeniz için de büyük önem taşır.
Diğer bir adi ise fikir ve düşünce özgürlüğüdür aslında. Hâlbuki yaşadığımız bu ülkede de buna önem verilir.
Gelelim konumuza;
Hollanda’ da Kasım ayında gerçekleşecek seçimlere ramak kala sosyal medya yine çalkalandı bende bu olaya seyirci kalamadım.
Kısa bir süre önce Denk Partisinden ayrılıp Hollanda’da son yapılan seçimlerde büyük bir farkla eyaletlerde öne çıkan ve senatoda söz sahibi olan Çiftçi Vatandaş Hareketi Partisi (BBB) den gelen teklifi değerlendiren kardeşimiz Yasin Makineli bu partiye geçiş yaptı.
İlk etapta partiyle yapmış oldukları görüşmelerde inandığı fikir ve düşünceleri özgür bir şekilde dile getirebileceği konusunda ikna edilmiş olsa da sonucun böyle olmadığını yapmış olduğu paylaşımlardan görmüş bulunuyoruz.
Yasin Makineli 3 Ekim'de sosyal medya üzerinden yapmış olduğu açıklamada; “BBB Partisi iki hafta önceki genel kurulda parti üyeleri tarafından adaylığımı onayladı ancak BBB yönetimi dışarıdan yapılan baskılar neticesinde beni milletvekili aday listesinden çıkarma kararı aldı” dedi ve şu şekilde devam etti; “Acı olan şudur ki Denk partisi milletvekili Tunahan Kuzu BBB partisinin kurucusuna hakkımda bilgi vererek şahsim hakkında olumsuz konulara değindi ve adaylığımın geri çekilmesi için elinden geleni yaptı. Kuzu sadece parti başkanını olumsuz etkilemesinden öte Ermeni Lobisini de harekete geçirdi.”
Makineli; “Parti yönetimi benden, CIDI (Israil Bilgi ve Belgelendirme Merkezi) isimli kurumdan daha önce Filistin hakkında yapmış olduğum paylaşımlardan ötürü özür dilememi ve Türkiye’nin Ermenilere soykırım uyguladığına dair kamuoyuna bir beyan paylaşmamı istedi” dedi.
Değerli okurlarım bende Yasin kardeşimizin bu paylaşımı sonrası özellikle kendisine partisince uygulanan zorbalık karşısında doğrularını seçip dik bir duruş sergilediği için destek verdim hatta takdir ettim. Özellikle adaletin er ya da geç mutlaka bir gün tecelli edeceğini vurgulayarak destek olmaya çalıştım.
Bu konu beni ziyadesiyle üzdüğü için konuyu biraz mercek altına alıp küçük bir araştırma yapma gereği duydum.
Konuda dikkatimi çeken iki unsur oldu.
Birincisi Yasin’e partisi tarafından zorla bir şeylerin dayatılması ki bu asla tasvip edilemez. Bu konuda haklıdır.
İkincisi ise birilerinin etkisi altında kalarak kahramanlığına kendisi bile anlamadan gölge düşürmesidir.
Kendi ihtiras, kin ve egolarından vazgeçmeyen şahıslar hiç düşünmeden bu tertemiz çocuklarımızı zehirlemeye maalesef devam ediyor.
Ben bu fragmanın bir başka seklini Sayın Kuzu 2020 yılında istifa ediyorum ve siyaseti bırakıyorum dediğinde görmüştüm.
Parti’yi Kuzu’nun kurduğunu dahi unutacak şekilde gözü dönenlerin onu nasıl yok etmeye çalıştığına hepimiz şahit olduk.
Tarihten bu yana bizim ‘Saadettin Köpeklerimiz’ hiç bitmedi, bitmeyecekte.
Tunahan Kuzu istifasından sonra siyasete geri döndüğünde partiye iyi gelmeyecek kararlar aldı mı? Evet. Bunlardan biri Azarkan’i liste başı yapması, ikincisi ise yanlış kişinin partinin başına gelmesidir.
Bu sadece benim değil yokladığım tabanın da nabzıdır.
Nitekim bu alınan yanlış kararların sonucunu seçimlerde de hepimiz gördük.
Şimdi ise hem Tunahan Kuzu hem de Azarkan zaten aday olmayacaklarını açıkladı. Bu açıklamadan sonra partiyi karalamaya çalışmak Tunahan ve Azarkan sonrası onları yerini alacak olan o masum çocuklara fatura kesmek adil bir yaklaşım değildir ve tasvip de edilemez!
Sap ve samanın birbirine karıştığı yerde adalet tecelli edemez.
Halbuki benim merkezimde ve hatta tüm hücrelerimde işlenen en güçlü duygudur Adalet!
Buna müsaade edemem.
Değerli okurlarım umarım buraya kadar olan kısmı doğru ifade edebilmişimdir.
Şimdi hep birlikte Hollanda'da seçim prosedürünün nasıl işlediğini kısa özet geçelim ve kafamızda oluşan soruları birlikte kamuoyu ile paylaşalım;
Yasin kardeşimizin de ifade ettiği gibi iki hafta önce parti genel kurulunda milletvekilliğinin onaylandığını belirtti.
Partiler üyeleri ile birlikte içlerinde milletvekili adaylarını seçerler.
Bu seçilen adaylar önce, partinin aday listesi ve secim manifestosunu (Kandidatenlijst en Verkiezingprogramma) dediğimiz şartları kabul eder ve imzalarlar.
Hollanda’da genelde siyasi partiler aday listesini yayınlarken adaylardan secim manifestosunu kabul ettiklerine dair beyan isterler. Çoğu parti ise bunu imzalı dilekçe yoluyla yapar. Yani bu manifesto herkese açıklanmadan önce tüm adaylar tarafından imzalanmış olmak zorundadır.
Sözlü beyan yahut yazılı imzalanmış, aday listesine girmeyi kabullenen kişi secim manifestosunu desteklediği anlamına gelmektedir.
İmzalandıktan sonra parti tarafından belirlenen adaylar yüksek secim kurumuna gider ve orada listenin onaylanması halinde adaylar netleşir.
Yüksek secim kurumuna liste verildikten sonra adaylar netleşene kadar birkaç gün içeresinde parti aday değişikliğine gidebilir.
Benim yaptığım araştırmada BBB partisi 8 Eylül’de secim manifestosunu basına açıklanmıştır. Yani tekrar altını çiziyorum bu manifesto herkese açıklanmadan önce tüm adaylar tarafından imzalanmış olmak zorundadır.
Manifestoya herkes internetten ulaşabilir.
Bu seçim manifestosunun 122. Sayfasında (Eigen onafhankelijkheid strategische autonomi) başlığının son maddesi aynen şöyledir;
(De Nederlandse regering moet de Armeense Genocide en de Holomodor (als genocide) erkenen.) Hollanda hükûmeti Ermeni soykırımını ve Holomodoru soykırım olarak kabul etmek zorundadır.
Bu manifestonun yayınlandığı gün ise yine aday listesi yayınlanmıştır.
Yine Yasin Makinelinin yaptığı açıklamada Tunahan Kuzu Parti başkanımı arayarak hakkımda olumsuz sözler sarf ederek etkilemiştir açıklamasından sonra, BBB partisi başkanı konuyla ilgili yapmış olduğu açıklama Hollanda basınında su şekilde yer almıştır;
“BENIM ERMENI SOYKIRIMI HAKKINDA KI HASSASIYETI BELIRLEMEK ICIN TUNAHAN KUZU’YA IHTIYACIM YOK.”
BBB Parti başkanı açıklamasında, konuyla ilgili makineli ile görüştüklerini ve aday listelerini ekstra gözden geçirdiklerini vurguluyor.
Tüm bu yasanlar ve edindiğim gerçek bilgiler birçok soruyu da beraberinde getirdi;
- 8 Eylül’de açıklanan bu manifesto sonrası Yasin kardeşimiz neden 25 gün sonra açıklama yapma gereği duydu?
- Ve zaten parti programına alinmiş bir maddenin kabul edilmemesi sonucunda adaylığının normal şartlarda son bulacağı gerçeğini bilmemesi mümkün olabilir mi?
- Seçilen adaylar manifestoyu imzaladıktan sonra manifesto paylaşılır. Eğer ilk etapta imzaladı ise şayet sonra neden bu maddeyi onaylamıyorum dedi ve olay farklı bir algı ile Tunahan Kuzu’yu suçlamaya kadar gitti?
- BBB Parti’sinin seçim manifestosu Tunahan Kuzu’mu hazırladı da direk kendisi hedef gösteriliyor?
- Parti Manifestoyu hazırlayıp adaylara gönderdiğinde eğer soykırım konusunda ki fikir ve düşünceleri net ise sessizce çekilmeyi seçmek yerine kimin etkisinde kalarak böyle bir kara algının kurbanı oldu?
- Bir taraftan parti beni Ermeni Soykırımını tanımaya zorladı ve ben bunu kabul etmedim diyerek toplumda bir kahraman oluştururlar iken, kimler tarafından bu krizi nasıl fırsata çeviririz diye düğmeye basıldı?
- Sizce bugüne kadar Hollanda Parlamentosunda zaman zaman kendi sınırlarını bile zorlayarak kendisini özellikle sözde soykırım ve İsrail devletine karşı fikir ve düşünceleriyle riske atan Kuzu böyle basit bir konu için Ermeni Lobisi ile iş birliği yapar mi? Bu belden aşağı komplosunu sizce hangi kuyruk acısını sindiremeyen şahıs tetiklemiş olabilir?
Değerli okurlarım en tehlikeli insan vicdani ile ruhu arasında ki iletişimi koparan insanlardır. Yasin kardeşime ben bir şey demiyorum onlar bizim genç evlatlarımız nitekim partinin zorlamasına boyun eğmedi ve kendi doğrusunun arkasında durdu. Lakin tehlike geçlerde değil kendi hırs ve egoları yüzünden genç kardeşlerimizi zehirleyen etkisi altında bırakan karakter diyemeyeceğim, karaktersizlerde! Bu toplumu üç kuruşluk aklıyla karıştırmaya çalışan birkaç cay kaşığı var.
Bunların işi gücü çay kaşığı gibi ortalığı karıştırmak.
Biri Denk'e musallat olur, diğeri gider Hotiad gibi değerli bir kuruma musallat olur. Çamur at izi kalsın misali.
Susayım diyorum lâkin sustukça azıyor bunlar. Direk mi yazayım sizi?
Rezil olmak insanların yüzüne bakamayacak hale mi gelmek istiyorsunuz?
Yahu yer gök utandı, siz utanmadınız!
Dedim ya tarihten bu yana bizim en büyük imtihanımızdır bizim ‘Saadettin Köpeklerimiz’!
Çocukları zehirlemekten vazgeçin!
Doğru duran işini iyi yapan kurumlara zarar vermekten vazgeçin!
İnsanlar yanlış yapabilir yanlış kararlar alabilir.
Hepimiz insanız.
Ben kimseyi korumuyorum, savunmuyorum da!
Sadece doğruya doğru yanlışa yanlış diyorum!
Yanlış yapmak ile hain olmak arasında oysa çok büyük bir fark vardır.
Sosyal medyada da paylaştığım gibi, Yasin kardeşim bir ablan olarak tekrarlıyorum; sen, sen ol vicdanin ile ruhun arasında ki o bağlantıyı kimsenin koparmasına izin verme. Bugün parti seni bir şeylere mecbur tutarak sana verdiği görevi senden alabilir ama inan bu yaşadıkların seni güçlendirecek. Kimsenin dolusuna gelerek insanların içlerinde ki nefret duygusunu senin üzerinden kusmalarına izin verme. Seni oyunlarının bir parçası yapmalarına müsaade etme!
Buna izin verirsen hayatın boyunca öz benliğini bulamazsın.
Şayet bunun yansıra dikkat etmen gereken bir diğer şey ise doğru kal, hep dürüst ol ki kimsenin gücü senin kahramanlığına gölge düşürmeye yetmesin!
Tüm bunlara dikkat ettiğin sürece ruhunun tertemiz ışığı senin yürüdüğün tüm yolları aydınlatacaktır.
Saygılarımla,
Saadet Koral